×

AB – Türkiye Geri Kabul Anlaşması Ve Hukukun Doğası

Yayınlanma Tarihi: 2 Temmuz, 2021      Yazar: Ali Alper Tüfekçi

Hukuk alanında her maddenin zaman içerisinde aşınması ve açıklarının ortaya çıkması muhtemeldir. Bu hukukun doğasında vardır. Önemli olan bu açıklıkları iyi analiz ederek masada veya sahada kaybedilmiş bir davayı tekrar kazanabilme yeteneğine sahip olabilmektir.

Mülteci, ülkesinde ırk, din, sosyal konum, siyasal düşünce ya da ulusal kimliği nedeniyle kendisini baskı altında hissederek kendi devletine olan güvenini kaybeden, kendi devletinin ona tarafsız davranmayacağını düşüncesi ile ülkesini terkedip, başka bir ülkeye sığınma talebinde bulunan ve bu talebi o ülke tarafından ‘kabul’ edilen kişidir. Bu bağlamda Suriye’de çıkan iç savaş, birçok insanın kaçıp diğer ülkelere göçmelerine neden olmuştur. Peki Suriye’deki bu iç savaş neden çıkmıştır ve etkileri nelerdir? Suriye’de iç savaşın çıkmasına yol açan ilk adım, Arap Baharı’ndan etkilenen demokrasi yanlısı gösterilerin başlangıcıdır. Bunun sonucunda hükümetin demokrasi yanlısı gösterilere müdahale etmesi, ülke çapında Beşşar Esad’ın istifa etmesine yönelik protestoların patlak vermesine sebep oldu. Zamanla daha çok yaygınlaşan şiddetli protestolar, Suriye’de iç savaşın çıkmasına yol açtı. Hükümet karşıtları, güvenlik güçlerine karşı mücadele vermeye başladı.

Hükümet ile halk arasında yaşanan bu şiddetli gerilim sonrasında Suriye iç savaşı artık Beşşar Esad ve karşıtları arasındaki bir mücadeleden ibaret değil, aynı zamanda da İran, Rusya, Türkiye, Suudi Arabistan ve ABD gibi bölgesel ve küresel güçlerin de içine karıştığı ve Sünniler ve Şiiler arasındaki mezhep çatışmalarının da olduğu bir karışıklık haline gelmiştir. Aynı zamanda da DEAŞ ve PYD terör örgütlerinin de ülkedeki mevcudiyeti de durumu daha da karmaşık hale getirdi. Suriye’deki savaş yüksek sayıdaki insan gruplarının ülkeyi terk etmesine sebebiyet verdi. Dahası Birleşmiş Milletler’in 2018 verilerine göre Suriye’de son 5 yılda 300 binden fazla kişi yaşamını yitirdi. Bazı kurumlar bu rakamın 500 bin civarında olduğunu belirtmektedir. Yine 2018 verilerine göre, aralarında kadın ve çocukların da olduğu 5 milyon Suriye vatandaşı ülkelerini terk etmiştir. Mülteci başvurularında bulunulan ülkelerde ise en yoğun ilgiyi Almanya (184.053), İsveç (102.870) ve Avusturya (90.023) oluşturmaktaydı.[1]

Türkiye’nin izlediği politika ve sınır komşusu olması sebebiyle BM Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre kabul ettiği mülteci sayısı 3.000.000’a yaklaşmıştır. AB’de ilk başta olumlu olarak karşılanan göçler zamanla Avrupa’yı rahatsız etmeye başlamıştır ve Türkiye ile AB arasında, Brüksel 2015 Zirvesi ile açıklanan Geri Kabul Anlaşması 16 Aralık 2013 tarihinde imzalanmıştır.[2]

Geri Kabul Antlaşması, yürürlüğe 1 Ekim 2014’te girmiş ve 1 Ekim 2017’de uygulanmaya başlaması kararlaştırılmıştır.Aynı zamanda, Bu Anlaşma ile paralel olarak AB ile vizelerin karşılıklı olarak kaldırılması amacıyla“Vize Serbestisi Diyaloğu” süreci de başlatılmıştır. Aynı zamanda AB Türkiye’ye geri kabul anlaşması çerçevesinde vize serbestisinde herhangi bir aşama kayıt edilememesine ragmen anlaşma gereği Avrupa’dan Suriyeli mültecileri kabul etmiştir.

Anlaşmanın uygulanabilmesi için;

1) Düzensiz göçmenlerin sınır dışı edilinceye kadar barındırılacağı geri gönderme merkezlerinin kurulması ve mevcutların kapasitelerinin artırılması,

2) AB üyesi ülkeler tarafından gelecek geri kabul taleplerinin sonuçlandırılması için gerekli teknik, idari ve kurumsal alt yapının sağlanması ve bu kapsamda AB fonlarından yararlanılması,

3) Geri kabul anlaşmamızın olmadığı göçe kaynaklık eden ülkelerle ikili anlaşmaların imzalanması ve halen yürürlükte olan ikili geri kabul anlaşmalarının uygulanabilirliklerinin artırılması için Dışişleri Bakanlığı ile birlikte gerekli çalışmaların yapılması,

4) Anlaşma kapsamındaki üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye’ye kabul edilmelerinden sınır dışı edilmelerine kadar geçecek sürede yürütülecek iş ve işlemlerin süratle yerine getirilmesi,

5) Düzensiz göçle mücadelenin daha etkin yürütülebilmesi için mevcut tedbirlerin gözden geçirilmesi ve gerekli kanuni, hukuki, mali, idari ve teknik her türlü tedbirin alınması, uygun görülmüştür.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 7 Mart 2019 tarihi itibarıyla Türkiye’deki biyometrik verileriyle kayıt altına alınan geçici koruma altındaki kayıtlı Suriyeli sayısı bir önceki aya göre bin 604 kişi azalarak toplam 3 milyon 642 bin 738 kişi oldu. Bu kişilerin 1 milyon 976 bin 55’i erkeklerden, 1 milyon 666 bin 683’ü ise kadınlardan oluşmaktadır.[3] Bu verilere göre hukuksal anlamda Geri Kabul Anlaşması çerçevesinde belirlenen vize serbestisi için 72 kriterin aşılması gerekmesi Türkiye açısından-özellikle terör konusunda- imkansız gibi gözükürken Avrupa’daki mültecileri kabul etmesi Türkiye açısından tek taraflı taviz verildiğinin göstergesidir. Suriye’deki olayların son dönemde yatışması sonucunda pek gündeme gelmese de Suriyeli mülteciler meselesi Türkiye’nin üzerinde büyük bir yük olarak hala devam etmektedir. Siyasetçilerin yerine hukukçuların devreye girip Geri Kabul Anlaşması’nın maddelerini inceleyerek açıklarını tespit etmesi ve olayı lehimize çevirmesi gerektiğini düşünmekteyim. Bir hukukçu olarak şunu rahatlıkla belirtmek istiyorum ki herhangi bir konuda oluşturulan hukuki maddeler çerçevesinde zaman geçtikçe açıklıklar ortaya çıkmaktadır. Maddeler iyi analiz edilir açıklar yakalanırsa Türkiye bu konuda rahat nefes alması içten bile değildir.

http://data.unhcr.org/syrianrefugees/regional.php.Bkz.ayrıca:http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/02/160219_ab_turkiye_multeci_zirve 

http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ab-iliskilerine-genel-bakis.tr.mfa

http://www.goc.gov.tr/