Yayınlanma Tarihi: 18 Mayıs, 2023 Yazar: Ali Alper Tüfekçi
I. İş Kazası Tanımı
İş kazası, işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen özre uğratan yahut ölüme sebebiyet veren olay olarak tanımlanmaktadır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. Maddesinde iş kazası tanımlanmış ve iş kazası sayılan haller belirtilmiştir.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 3/1-g Maddesi;
“İş kazası: İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olayı…” hükmünü içermektedir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 13. Maddesi;
“İş kazası; a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d)Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.” Hükmünü içermektedir.
II. Ölümlü İş Kazası Sebebiyle Maddi Tazminat
İş kazası sonucunda işçinin ölmesi halinde istenebilecek zarar ve kayıplar, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 53. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili madde hükmü gereğince cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin uğradıkları zararlar kusurlu işverenden talep edilebilir.
İş kazası sebebiyle meydana gelen maddi tazminat hesaplaması yapılırken tarafların kusur oranları, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından taraflara bağlanmış ödemeler ve ölen işçinin gerçek geliri gibi hususlar göz önünde bulundurulur. Bu hususların kesin ve net bir şekilde tespit edilmesinin akabinde hakkaniyete uygun bir şekilde somut olaya göre tazminat hesabı yapılmalıdır.
III. İş Kazası Sebebiyle Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
Destekten yoksun kalma tazminatı, ölen bir kişinin yaşarken destek vermiş olduğu kişilere haksız fiil sonucunda meydana gelen ölüm sebebiyle destek alanların uğramış olduğu zararlar bütünüdür. Söz konusu tazminatın amacı iş kazası neticesinde meydana gelen ölüm sebebiyle, ölen işçinin yaşarken destek verdiği kişilerin sosyal ve ekonomik durumunu korumak, hayatlarını aynen sürdürebilmeleridir.
Destekten yoksun kama tazminatında bahsi geçen “destek” kavramı yalnızca parasal katkı olarak anlaşılmamalıdır. Ölen işçi, parasal yardım ile destek olabileceği gibi hizmet veyahut farklı bir biçimde de destekte bulunabilir. Destekten yoksun kalındığının kabul edilebilmesi için ölüm gerçekleşmemiş olsaydı ölen işçinin herhangi bir karşılık beklemede eşya, hizmet, para veya herhangi bir şekilde yapacak olduğu yardım veya bakımın devam edeceğinin muhtemel, desteğin ise sürekli ve düzenli olması gerekmektedir.
IV. Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Talep Edebilecek Kişiler
Destekten yoksun kalma tazminatı, ölen işçinin yaşarken destek olduğu kişiler tarafından talep edilebilir. Söz konusu tazminat; ölen işçiden yaşarken destek alan nişanlısı, eşi, herhangi bir akrabası yahut hiçbir akrabalık bağı bulunmayan kişiler tarafından talep edilebilir. Ölen işçi ile akrabalık bağı bulunması veya mirasçılık ilişkisi bulunması işbu tazminat türünde şart değildir. Örneğin iş kazası sebebiyle ölen işçinin düzenli olarak burs verdiği veya maddi olarak yardımda bulunduğu kişiler söz konusu tazminatı talep edebilecektir. Bu noktada önemli olan husus ispat hususudur. Destekten yoksun kalma tazminatı talep edilen kişiler, ölen işçiden yaşarken destek aldığını ispatlamak zorundadır.
Yargıtay içtihatlarına ve sosyal hayatın normal akışına göre anne-baba çocuklarına, çocuklar anne-babalarına ve eşlerin birbirine desteği bulunmaktadır. İşbu hukuki karine gereği hayatın olağan akışına göre bu kişilerin yaşarken birbirine destekte bulunduğu kabul edildiğinden ölen işçiden destek alıp almadıklarını ispat etmek yükümlülükleri bulunmamaktadır. Davalı taraf, belirtilen şahısların ölümden önce birbirine destek olmadığını ispat ederse tazminat yükümlülüğünden kurtulacaktır.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 089.06.2020 Tarihli Ve 2029/4204 E., 2020/2141 K. Sayılı Kararında;
“Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 22/06/2018 tarih 2016/5 E – 2018/6 sayılı kararında, ana ve/veya babanın çocuğunun haksız fiil ve veya akde aykırılık sonucu ölmesi nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davalarında, destek ilişkisinin varlığının ispatı için SGK’dan gelir bağlanması şartının aranmayacağı, destekten yoksun kalma tazminatı davalarında çocukların ana ve/veya babaya destek olduklarının karine olarak kabulünün gerektiği kabul edilmiştir. Destekten yoksun kalma tazminatı; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinin 3. bendinde düzenlenmiş olup, “Ölüm halinde ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıpların tazmini gerekmektedir”. Bu maddeye göre, haksız fiilin doğrudan doğruya muhatabı olmayan, ancak bu haksız fiil nedeniyle ortaya çıkan ölüm olayından zarar gören ya da ileride zarar görmesi güçlü olasılık içinde bulunan kimselere tazminat hakkı tanınmıştır. İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesine göre; ”Destekten yoksun kalma tazminatının doğumu için destek ile tazminat talebinde bulunan kişi arasında bir destek ilişkisi bulunmalıdır. Burada bahsedilen destek ilişkisi hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar. Destek ilişkisinin varlığında destek olunanın ihtiyaçlarının sürekli ve düzenli olarak karşılanması yer almaktadır. Burada ifade edilmek istenen süreklilik ve düzenlilik hali yardımın belirlenen zamanlarda ve belirli miktarlarda yapılması değil, eğer destek ölmeseydi yardımların devam edeceğine dair bir beklentinin bulunmasıdır. Eğer yardım devamlı destek saiki ile değil de, tek seferlik, geçici, düzensiz ya da gelişigüzel zamanlarda yapılıyor ve ileride yardımın devam edeceğine dair bir beklenti yaratmıyorsa, bu durumda desteğin sürekli ve düzenli olduğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır”. Türk Borçlar Kanununun ilgili hükümlerinden anlaşıldığı üzere; destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan yardımdır. Bu tazminatın amacı, ölüm olayı olmasaydı ölenin yardımda bulunduğu kimselere yardımda bulunmaya devam edeceğinin düşünülmesi ve ölüm olayının bu süreci kesmesi sonucu destekten yararlanan kimselerin uğradıkları zararın peşin ve toptan şekilde tazmin edilmesi, bu kimselerin ölüm olayından önceki durumlarına kavuşturulmasıdır. Eş deyişle amaç; destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Burada önemle üzerinde durulması gereken husus, sigortalının destek gücünün, ana ve/veya babanın destek ihtiyacı ile beklenilen destek şeklinin ve miktarının yaşam deneylerine uygun olması gereğidir.” hükmünü havidir.
V. Destekten Yoksun Kalma Tazminatında Zamanaşımı
Destekten yoksun kalma tazminatı istemi, zararın ve tazminat yükümlülüğünün öğrenilmesinden itibaren 2 yıllık ve her halükarda 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Meydana gelen iş kazası neticesinde işçi olay yerinde vefat edebileceği gibi uzun bir süre tedavi gördükten sonra vefat etmesi de mümkündür. Bu durumda zarar, ölümün meydana geldiği tarihte meydana gelmiş kabul edilecek ve zamanaşımı süresi işçinin ölüm tarihi itibariyle başlayacaktır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 72. Maddesi “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” Hükmünü içermektedir.
VI. Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Yetkili ve Görevli Mahkeme
İş kazası sebebiyle destekten yoksun kalma tazminatı, kural olarak davalı işverenin davanın açıldığı yerleşim yerinin bulunduğu mahkemede açılmaktadır. Birden fazla davalını bulunması halinde, davalının herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesinde dava ikame edilebilir. Söz konusu tazminat davası, zararın meydana geldiği yer mahkemesinde de ikame edilebilmektedir. Destekten yoksun kalan kişi, kanunun yetkilendirmiş olduğu biden fazla yetkili mahkemeden herhangi birini tercih ederek destekten yoksun kakma tazminatı ikame edebilecektir.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 6. Maddesi “İş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir. (2) Davalı birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. (3) İş kazasından doğan tazminat davalarında, iş kazasının veya zararın meydana geldiği yer ile zarar gören işçinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” Hükmünü içermektedir.