Yayınlanma Tarihi: 11 Eylül, 2021 Yazar: Ali Alper Tüfekçi
Ülkelerin en önemli temel finans çarklarını oluşturun şirketler birçok çalışanı istihdam etmesinden ötürü bu süreçte en çok zorlanan taraf olmuştur. Bununla birlikte elbette nakit akışı hızla kesilen ve pandemiden direk etkilenen en büyük kitle ise çalışanlar olmuştur. Bu süreçte bizlerde hükümetin belirlediği belli başlı ekonomi paketleriyle dünya genelinde duran bu çarkı koruyabilmek adına belirli adımlar attık.
Daha öncesinde ön görülmesi pek mümkün olmayan bu salgının, ağır ekonomik sarsıntılarına çözüm bulma çalışmalarının çok da kolay olmadığını net olarak söylemek gerekiyor.Tabi bu yanlış uygulanan ekonomi programlarını kabul ettğimiz manasıda gelmemeli.Türkiyede 2019 yılında 22 milyonu aşkın icra dosyası bulunmaktaydı.İcra daireleri çok güç çalışır durumda ve günden güne artan dosya sayısıylada içinden çıkılmaz bir hale gelmekte.Bunun üzerine pandemininde etkisiyle iş yerlerinin zorunlu kapatılması da eklenince zaten nakit akışı kısıtlı, borçluluk oranı yüksek olan işletmelerin durumları daha da zorlaştı.
Bizler icra ve iflas hukuku alanında uzmanlaşmış avukatlar olarak 2021 yılında icra dosyalarında daha önce görülmemiş bir artışın olacağını net olarak söyleyebiliriz. Eğer bu konuda acil önlemler alınmazsa, ne borçlu kişi ve şirketler bu borçları ödeyebilir, ne de icra daireleri bu dosya sayısına çözüm kavuşturabilir. Bizler icra alanında birçok kişi ve kurumla karşı karşıya gelmekteyiz. Türkiye’de borçlularımızın genel eğilimi borçlarını ödeyerek, çevrelerinin bu duruma düştüğünün bilinmemesi yönünde. Bununla birlikte ülkemizde yanlış bir uygulamada borç alarak borç kapatma eğiliminin oldukça yüksek olması ve alınan her borcunda kendi özgü faizini ödeme zorunluluğunun bulunmasından ötürü borçlu kişi katlanarak artan bir ekonomik darlığa düşmekte.
Pandemi döneminde açıklanan ekonomik paketlerinin geneli ötelenmiş daha yüksek borçlanma paketleridir. Hali hazırda kapalı olan ya da müşteri bulma sıkıntısına düşmüş bir işletmeyi bu paketlerin kurtarabilmesi mümkün değildir. Bu sürecin sonunda çok daha karmaşık ekonomik sorunlarla mücadele etmek zorunda kalınacağı gibi icra dairelerininde çözümleyebileceği dosya sayısından çok daha fazla bir yükü yüklemiş olacağımız aşikardır. Böylelikle ödenmesi mümkün olmayan borçlara istinaden açılmış icra dosyaları yargı mekanizmasınıda tıkayarak işlevsiz hale getirecektir.
Yine bu dönemde dağtılan para ve gayrimenkul stoğunun eritilebilmesi için düşük faizli kredilerle ev ve araç alımına vatandaşın yönlendirilmesi son derece yanlış bir uygulamadır. Bunun sebebini çok basit bir mantıkla anlatmak gerekirse, hali hazırda zaten borçlu olan ya da işlemeyen bir işletme sahibi ya da kısa çalışma ödeneği ile çalışan ama süreç düzelirse bu kredi taksitlerini ödeyebilirim diye hareket eden kimselerin almış olduğu bu krediler ekonominin ancak 0 düzelmesiyle %70-75 oranında temmerrüde düşmeden ödenebilecek seviyededir.Yani günün sonunda aldığı ev ya da aracın borcunu ödeyemediği için temmürüde düşecek olan bir borçlunun almış olduğu evi ya da arabayı borcundan dolayı satışa çıkartılacak. Bunun içinde uzun bir yargılama süreci var tabi. Böylelikle ne kredi vereni ne de kredi alanı memnun eden bir sonuç ortaya çıkmayarak, iş yapabilecek potansiyelde olan asıl kredi ihtiyacına sahip olan kişilerede kredi batık stoğunun artması noktasında yeni finansman verilemeyecek. Göründüğü gibi hep birbirine bağlı süreçlerdir bunlar.
Pandemi döneminde verilen yersiz krediler aslında ekonominin canlanması noktasında kesinlikle doğru hamleler değildi. Zaten borçlu ya da işletmesini ya da kendini zor geçindiren vatandaşlara sunulan satın alma kredilerinin, onları bu sürecin sonunda çok daha güç duruma düşürme ihtimali yüksek. Bizim ülkemizde özellikle kamu bankalarının verdiği kredilerin birçoğu günü kurtarma kredileridir. Daha çok borçlanma ve üretmeden satın aldırmaya yönelik krediler. Ve bunun sonucunda da elde biriken batık kredi borcu ve karşılığında ipotekli araç ve gayrimenkul stoğu artıyor. Bunun önüne geçilebilmesi için kredilerin çok daha seçici ve üreten şirketlere verilmesi konunun özü itibariyle çok önemlidir.
İcra alanı toplumsal bir alandır. Kişilerin psikolojisini ve geleceğini, toplumsal refahı ve bütünlüğü, kişilerin öfke ve şiddetlenmesini, toplumsal ahlak ve güven duygusunu direk etkileyen bir alandır. Çok hassas bir alan olmakla beraber toplumun temelini oluşturur.Onun içindir ki devlet yalnızca cebri icra alanını düzenlemekle yetinmeyerek bu duruma gelmeden önce ekonomik alanda ki borçları ,kredileri, gelire göre satın alma alanlarını da düzenlemelidir.